Notit

Uzay

çift yıldızların evrimi

Çift Yıldızların Evrimi

[Özgün yazıdır]
Tarih: 08.04.2021
Yazar: Melih Kul
Ortalama :Okuma Süresi: 3 dakika

Birbiri etrafında çekimsel olarak birbirine bağlı yörüngelerde dolanan iki yıldızın oluşturduğu kapalı sisteme, “çift yıldız sistemi” denir.

Çift yıldızlar kabaca yıldızların birbirine olan yakınlıklarına göre üç gruba ayrılır:

  1.     Ayrık Çift Yıldızlar
  2.     Yarı Ayrık Çift Yıldızlar
  3.     Değen Çift Yıldızlar 
Çift Yıldız Grupları
Çift Yıldızların Evrimi

Çift yıldızların evrimi, tekil yıldızlarınkinden tamamen farklıdır. Çift yıldızların farklı evrimi, bunların çift oluşları ile ilgili doğasında ve etrafında yayılmış bulunan potansiyelden kaynaklanıyor.

Sistemin içinde bulunan bir küçük kütle üç ivmenin etkisinde kalır. İki yıldızın çekim ivmesi ve yörünge harekinde oluşan merkezkaç ivme. Yıldızlara yakın bölgelerde, maddenin yıldızlarla aynı hızla dönmesi beklenir. Her üç kuvvetin etkisinden oluşan toplam potansiyel bir şekil üzerinde işaretlenirse, her yıldızın etki alanının sınırlı olduğu görülür. Eşit potansiyeli temsil eden noktaların geometrik yerine “Roche eş potansiyel yüzeyleri” denir. İki yıldızdan birine bağlı olan maddenin içinde bulunduğu kritik yüzey “Roche loblarını” belirler.

Roche Kritik Yüzeyi

 

Roche loblarının dışında olup yıldızlarla birlikte dönme hareketinde bulunan madde, L3 noktası ile sınırlanan yüzeyin ötesine geçemediği sürece, sisteme bağlı kalır. L1, L2, L3, L4 ve L5 noktaları “Lagrange noktaları” olarak bilinir. Yani, iki yıldız arasındaki çekimsel etkinin bunları döndürmek için gereken merkezi kuvvete tam olarak eşit olduğu noktalardır. L1 noktası en önemli olanıdır. Sistem uzay – zaman boyutunda incelendiği zaman, L1 noktasının yıldızların “potansiyel kuyuları” arasında bir geçiş yeri olduğu ve en büyük potansiyele sahip olduğu görülüyor.

Bir çift yıldız sisteminde, yıldızlardan biri Roche lobunu dolduruncaya kadar genişlerse, madde yıldızı L1 noktasında terk ederek diğer yıldız üzerine yığılır. Genişleme hızı, maddeyi L3 noktasının ötesine itecek kadar çok ise madde sistemi tamamen terk eder.

Yakın Çift Yıldız Sisteminin Evrimi

Bazı yıldızlar oluşurken yakınlarında bulunan bileşen yıldızlarla birlikte oluşurlar. Yıldızların birbirlerine çok yakın oluşu birbirleri üzerinde çok büyük çekimsel etkilerde bulunmalarına sebep olur. Bazı durumlarda bileşenler arasında kütle aktarımı oluşabilir. Bu yüzden tek yıldızlardan daha farklı gelişen evrim senaryoları vardır.

 

KAYNAKÇA & İLERİ OKUMA

Başlık Görseli Sanatçı Lynette Cook’un 13 Haziran 2016’da California’daki San Diego Eyalet Üniversitesi’nden edindiği bir fikir üzerine Kepler-1647 b’de eşzamanlı yıldız tutulması ve gezegensel geçiş olaylarını çizimini gösteriyor. AFP Lynette Cook | San Diego State University

KARAALİ, S. Yıldızların Evrimi Kitabı, İstanbul, 1999

BİLİR, S. Yıldızların Evrimi Ders Notları

BİLGİÇ, E. D. Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011

Pettini, M. Structure and Evolution of Stars – Lecture 18

 

Çift Yıldızların Evrimi Read More »

VSS Imagıne SpaceShip III

Virgin Galactic Yeni Uzay Gemisini Tanıttı

[Virgin Galactic tanıtım yazısından çevrilmiş ve düzenlenmiştir]
Tarih: 04.04.2021
Yazar: Süleyman Mansuroğlu
Ortalama Okuma Süresi: 3 dakika

Virgin Galactic, yeni nesil yeniden kullanılabilir uzay araçlarını üreterek yeni bir endüstri piyasası kurmayı hedefleyen, özel şahıslar ve araştırmacılar için insanlı uzay yolculuğuna öncülük eden bir havacılık ve uzay yolculuğu şirketidir.
Şirketin ikinci nesil uzay gemisi VSS Unity Aralık ortasında yaptığı başarısız bir uçuşun ardından, Unity’i beklemeye aldı ve sonrasında üçüncü nesil olarak çıkardığı VSS Imagine Uzay Aracı’nı tanıttı. VSS Unity için test uçuşlarının yeniden başlaması, VSS Imagine’in aynı zamanlarda geliştirilmesi hızlanacak şekilde test edilmesiyle birlikte Mayıs ayında yapılması planlanıyor.
Virgin Galactic, parıldayan üçüncü nesil uzay gemisini piyasaya sürüyor. Virgin Galactic filosundaki ilk Spaceship III gibi VSS Imagine’in tamamı yeni ayna benzeri bir materyalle kaplı olacak. Bu tasarım, araç hızla ilerlerken atmosfer içerisinde ve atmosferden çıkarken termal koruma amacıyla yapıldı.

VSS Imagine, Virgin Galactic’in ilk SpaceShip III aracı

Dıştan bakıldığında VSS Imagine, şirketin önceki uzay gemisi tasarımlarından çok da farklı değil. Bu gemi daha büyük bir taşıyıcı tarafından taşınarak yüksek irtifada serbest bırakılacak. Şirket, yaptığı yeni modüler tasarım sayesinde geminin bakımının daha kolay olacağını ve daha sık uçuş yapabileceğini söyledi. Uzay limanı başına yılda 400 uçuş gerçekleştirmeyi umuyor.
Virgin Galactic’in kurucusu Richard Branson, “ Virgin Galactic uzay gemileri, binlerce insanın uzay merakını yakından deneyimleyebilecek binlerce insana yeni bir bakış açısı sunak için özel olarak üretildi ” diyor. “Bir Spaceship III sınıfı araç olarak Imagine sadece güzel görünmekle kalmıyor ayrıca Virgin Galactic’in gelişen filosunu da temsil ediyor. Tüm büyük başarılar, icatlar ve değişimler bir fikirle başlar. Umudumuz, uzaya seyahat eden herkesin gezegenimize olumlu bir değişim getirecek yeni bakış açıları ve yeni fikirlerle geri dönmesidir.”
VSS Imagine, bu yaz süzülme testleriyle yer testlerine başlayacak ve filodaki bir sonraki Spaceship III olan VSS Inspire da üretimi hızlanıyor.

 

VSS Imagine Tanıtım Videosu


KAYNAKÇA & İLERİ OKUMA

ÇEVİRİ | VIRGIN GALACTIC

BAŞLIK GÖRSELİ | VIRGIN GALACTIC

VSS Imagıne GÖRSELı | VIRGIN GALACTIC

tanıtım videosu | youtube

Virgin Galactic Yeni Uzay Gemisini Tanıttı Read More »

Kepler Uzay Teleskobu Ve Keşifleri

[Science Daily yazısından çevrilmiş ve düzenlenmiştir]
Tarih: 15.03.2021
Yazar: Melih Kul
Ortalama Okuma Süresi: 7 dakika

KEPLER TELESKOBU HAKKINDA KISA BİLGİLER

Gezegen Avcısı olarak da bilinen, adını Rönesans dönemi gök bilimcisi Johannes Kepler’den alan teleskop, NASA tarafından diğer yıldızların yörüngesinde dolanan dünya benzeri gezegenleri araştırmak için 7 Mart 2009 yılında uzaya gönderilmiştir. Gezegen avcısı yaptığı hassas ölçümlemelerle yer benzeri olabilecek gezegenleri bulmaya başlamıştır.

Fırlatma Dönemi: 5 Mart – 9 Haziran 2009 (uzun fırlatma pencereleri her gün 2 – 3 dakika) fırlatma pencereleri 28 dakika ayrı

5 Mart için ilk fırlatma fırsatı: Öğleden sonra 10.48 EST

Fırlatma Alanı: Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu, Florida, Pad 17B

Yörünge: Dünya’yı takip eden Güneş merkezli (helyosentrik) yörünge

Yörünge Periyodu: 371 gün

Görev Süresi: 3.5 yıl olarak planlanmıştır, fakat 15 Kasım 2018’e kadar görevine devam etmiştir.

KEPLER TELESKOBUNUN KEŞİFLERİ

Kepler uzay teleskobu fırlatıldığı ilk yıldan beri Güneş sistemi dışında yüzlerce gezegen keşfetti. Bu gezegenler arasında Dünya boyutlarında ve Dünya özelliklerinde olduğu gibi, çok daha farklı gezegenler de bulunmaktadır. Bu gezegenler bazıları çoklu gezegen sistemleridir. Bir yıldız etrafında birden fazla gezegen bulunan sistemler olduğu gibi, birden çok yıldız etrafında dolanan gezegen de keşfedilmiştir.

Görsel 2.
Görsel 2: Potansiyel olarak yaşanabilir dış gezegenler

Keşfedilen gezegenleri çoğu yaşanabilir bölge dışında olmasına rağmen, yaşanabilir bölge içinde bulunan gezegenler de vardır. New Jersey’deki Princeton Üniversitesi’nde görevli Dr Timothy Morton, Kepler tarafından bulunan Güneş sistemi dışındaki gezegenlerin büyük çoğunluğunun süper-Dünya denilen (Dünya’nın yarı çapından 1.2-1.9 kat daha büyük) gezegen ile sub-Neptün (Dünya’nın yarı çapından 1.9-3.1 kat daha büyük) gezegeni arasında kaldığını bildiriyor.

Görsel 3.
Görsel 3: Nasa’nın paylaştığı grafiklerde kahverengi bar, yeni doğrulanan 1284 gezegen sayısını gösteriyor. Açık mavi bar, Kepler’in daha önceki keşiflerini koyu mavi de Kepler dışındaki keşifleri gösteriyor.

Bilim insanları, Kepler’in 2015 yılı Temmuz ayında hedeflediği 4302 aday gezegenin bulunduğu katalogdan keşfedilen Güneş sistemi dışındaki 1284 yeni gezegeni tespit edip doğrulamak için yeni bir istatistiksel teknik kullandı. Yeni teknik, aday gezegenlerin simülasyonlarıyla ilgili farklı bilgiler topladı ve her olası yenidünyayla ilgili gökbilimcilere güvenilir puanlamalar verdi. Güvenilirliği %99’dan fazla olan adaylar ‘doğrulanan gezegenler’ olarak belirlendi. Araştırma ekibi, gezegen olma ihtimaline yakın fakat %99’luk orana ulaşmayan 1327 aday daha belirledi. Bu adayların incelenmesi devam edecek.

Kepler 186F Öte Gezegeni

Dünya’dan yaklaşık olarak 500 ışık yılı uzaklıkta bulunan kırmızı cüce yıldız Kepler-186 yörüngesindeki bir ötegezegendir. Kepler-186f, başka bir yıldızın yaşama elverişli bölgesinde keşfedilen, Dünya ile benzer yarıçapa sahip ilk gezegendir. 19 Mart 2014 yılında Kepler Uzay Teleskobu ile, “transit metodu” ile keşfedilmiştir.

Görsel 4. Kepler–186F ötegezegeni ve Dünya’nın karşılaştırılması
Görsel 4: Kepler–186F ötegezegeni ve Dünya’nın karşılaştırılması

Kepler-186f’in yörüngesel periyodu 129,9 gün, yörüngesel yarıçapı Dünya’nın %36 kadarı olup bu mesafede yıldızıyla (Ay ve Dünya gibi) eşzamanlı dönüşüm içinde olup olmadığı belli değildir. Bu sistemin yaşanabilir bölgesi, muhafazakâr bir tahminle Dünya’nın aldığı aydınlatmanın 0,88 ilâ 0,25 kadar olduğu bölgedir (0,22 ilâ 0,40 AB; Kepler-186f, %32 aydınlanmakta olduğundan bu bölgenin içinde, fakat Güneş Sistemi’nde Mars gibi dış sınıra yakın bulunmaktadır. Kepler-186f’nin aldığı yıldız akısı Gliese 581 d’ninkine benzemektedir. 

Görsel 5. Dünya ve Kepler-186f gezegenlerinin yörüngelerinin karşılaştırılması
Görsel 5: Dünya ve Kepler-186f gezegenlerinin yörüngelerinin karşılaştırılması

Kepler-186f’nin yarıçapı, Dünya’nın yarıçapından takriben %11 fazladır. Kütlesi, yoğunluğu ve bileşimi bilinmemektedir; kütle tahminleri sadece su/buz karışımı olan bir gezegenle tamamen demirden meydana gelmiş bir gezegen için 0,32 M ilâ 3,77 M arasında olabilir; Dünya’nınkine benzer bir bileşim (1/3 demir, 2/3 silikat kaya) olması hâlinde 1,44 M olmalıdır. Büyük çoğunluğu hidrojen/helyum olan bir atmosfer, yarıçapı 1,5 R‘dan az olan gezegenler için pek muhtemel görülmemektedir. Kırmızı cüceler, gençken yaşlılara göre çok daha kuvvetli aşırı morötesi (XUV) ışımaları vardır; gezegenin esasî atmosferi, bu süre içinde foto buharlaşması olabileceğinden H/He ağırlıklı zarfın büyük bir kısmının hidrodinamik kayıpla kaybetmesi muhtemeldir. 

 

KAYNAKÇA & İLERİ OKUMA

Kepler | NASA

Kepler: NASA’s First Mission Capable of Finding Earth-Size Planets | NASA

Kepler’in Fırlatılışı | NASA

Ötegezegenler | space.com

Kepler | Wikipedia

Kepler 186f | Wikipedia

Başlık Görseli | Nasa
Görsel 2 | PHL @ UPR ARECİBO, NASA
Görsel 3 | NASA
Görsel 4 | PHL @ UPR ARECİBO, NASA
Görsel 5 | NASA

YAZAR: Melih Kul

EDİTÖR: Emre Sezer

Kepler Uzay Teleskobu Ve Keşifleri Read More »

Mars Atmosferini Nasıl Kaybetti?

[Washington Üniversitesi makalesinden çevrilmiş ve düzenlenmiştir]
Tarih: 15.03.2021
Yazar: Fuat Bayrakçı
Ortalama Okuma Süresi: 3 dakika

Hepimizin bildiği gibi, Mars hayatı olmayan soğuk, ıssız bir gezegendir. Ancak, Mars’ın milyarlarca yıl önce birçok nehir ve göllere sahip olduğunu hayal edebiliyor musunuz? Mars’a komşusu Dünya’dan farklı olmasına neden olan ne oldu?

Mars bugün ince bir atmosfere sahip. Dünya’nınkinin yüzde 1’inden az. Atmosferindeki gazların hacmi çoğunlukla karbondioksit. Bununla birlikte, Mars yüzeyinden elde edilen kanıtlar, gezegenin bir zamanlar bugün olduğundan çok daha sıcak ve ıslak olduğunu gösteriyor. Bu, Mars atmosferinin bir zamanlar çok daha kalın olması ve Güneş’in ışığını hapseden güçlü bir sera etkisi yaratması gerektiğini gösteriyor.

Kızıl Gezegen’e yaptığımız sayısız görev sayesinde, Mars’ın erken döneminde, yaklaşık dört milyar yıl öncesine kadar, tıpkı Dünya’nınki gibi, gezegenin çekirdeğindeki erimiş metallerin konveksiyon akımları tarafından yaratılan güçlü bir manyetik alana sahip olduğunu biliyoruz. Ancak, Dünya’dan farklı olarak, Mars bu mekanizmayı kapatacak kadar içten soğudu ve gezegende küresel bir manyetik alan kalmadı. Bu manyetik alan olmadan gezegen, Güneş’ten akan enerjik yüklü parçacıkların akışı olan Güneş rüzgarından daha az korunuyordu.

4.2 milyar yıl önce, Güneş yeni doğarken, şu anda olduğundan çok daha aktif olduğunu biliyoruz. Kızıl Gezegen, bu yüksek aktivite sırasında küresel manyetik alanını kaybetti. Yaklaşık 500 milyon yıl içerisinde, Mars’ın küresel manyetik alanının ortadan kalkması nedeniyle Mars atmosferi büyük ölçüde yok oldu.

Güneş rüzgarı, gezegen manyetik alanını kaybettikten sonra yalnızca birkaç yüz milyon yıl içinde Kızıl Gezegenin atmosferinin çoğunu yok etti. Bu süreç hızlıydı çünkü Güneş gençliğinde çok daha hızlı dönüyordu ve bu da Güneş rüzgarını daha enerjik hale getiriyordu. Atmosferinin büyük bir kısmının uzaya kaybolması, Mars’ın ılık, nemli bir iklimden bugünün soğuk ve kuru iklimine geçişinin başlıca nedeniydi.

Bu işlemler sırasında gezegenimiz Dünya’nın güneş rüzgârını saptıran ve dolayısıyla atmosferine tutunan manyetik alanını koruduğu gerçeği, nihayetinde burada yaşamın gelişmesine izin verdi. Peki siz, Mars’ın ileride yaşanabilir bir gezegen olacağını düşünüyor musunuz?

 

KAYNAKÇA & İLERİ OKUMA

Çeviri | XINYU HUGJIL SHI, Death by Magnetic Field: the story of MARS ATMOSPHERE

BAŞLIK GÖRSELİ | HDQWALLS

Mars Atmosferini Nasıl Kaybetti? Read More »

Güneşimiz Böyle Ölecek

[Discovery yazısından çevrilmiş ve düzenlenmiştir]
Tarih: 09.03.2021
Yazar: Fuat Bayrakçı
Ortalama Okuma Süresi: 4 dakika

Güneş de dahil olmak üzere gökyüzünde gördüğünüz her yıldız bir gün ölecek. İşler ağırlaşmaya başlamadan önce bu fikre şimdiden alışmak en iyisidir. Neyse ki biraz zamanımız var.

Güneşimiz şu anda hidrojenin çekirdeğindeki helyuma füzyonu yoluyla güç sağlıyor. Bu genellikle iyi bir şeydir. Çünkü bu füzyon süreci 149 milyon kilometre ötedeki küçük sulu kayamızda keyfini çıkarmaya başladığımız tüm ısıyı, ışığı ve sıcaklığı sağlar. Fakat sonunda güneşin yakıtı bitecek. Güneşte hala bol miktarda hidrojen olacak, ama herhangi bir şekilde kullanılabileceği çekirdekte olmayacak.

Yorulmak bilmeyen içe doğru yerçekimine karşı koyacak hiçbir enerji kaynağı olmadığında (ayaklarınızı sürekli yere diken aynı yerçekimi kuvveti), güneş büzülür. Çekirdekteki sıcaklıklar ve basınçlar küçüldükçe (çünkü başka ne yapacaklardı) kritik bir noktaya gelene kadar tırmanmaya devam eder: Helyumun kendisinin karbon ve oksijene dönüşebileceği nokta yine enerji açığa çıkarır ve bu güneşi eski ihtişamına geri döndürür. Neredeyse. Bu noktada güneşimizin çekirdeğinin sıcaklığı yaklaşık 100 milyon Kelvin’dir.

Adım Adım Süreç, Sıralama

Güneş

Ama sonra helyum biter. Güneş çöker. Sonra yeniden alevlenir. Güneş büyür. Sonra çöker, yeniden alevlenir ve büyür. Ve bu böyle sürekli devam eder. Bu, Güneş’in kendini parçalarken yaptığı korkunç bir danstan başka bir şey değildir.

Her yeni döngüde, güneşin atmosferinin bazı kısımları, aşırı ısınmış parçacıkların rüzgarlarına binen yırtık pırtık yelkenler gibi güneş sistemine doğru dalgalanarak tamamen ayrılıyor. Sonunda, geriye kalacak tek şey, kalan karbon ve oksijenin çekirdeğidir. Güneş, daha ağır herhangi bir şeyi birleştirmek için yeterli yerçekimine sahip değildir. Bu çekirdeği çevreleyen (şimdi daha doğru bir şekilde beyaz cüce olarak bilinir , çünkü tam anlamıyla beyaz-sıcaktır ve astronomik nesneler nispeten küçüktür), güneşimizin artık feshedilmiş olan güneş sistemine yayılmış kalan kalıntılarıdır.

Yeni ortaya çıkarılan çekirdekten gelen yoğun radyasyon (burada X ışınlarından bahsediyoruz) bu kalıntıları yırtar. Onları tutuşturur ve aydınlatır. Sonunda kendi radyasyonunu yaymalarına neden oluyor. Bu süreci tanımlayan fizik tanımı floresandır ve floresan ampullerin ardındaki fizikle aynıdır.

Ama bu biraz daha büyük. Işıkyılı uzaklıktan görülebilen bu gezegenimsi nebulalar, güneş benzeri bir yıldızın son eseridir. Yıldızlararası uzayın sessiz boşluğuna kararmadan önce yalnızca 10.000 yıl süren güzel, benzersiz, aydınlatmalı bir başyapıt.

Tüm yıldızlar ve tabii ki güneş de dahil olmak üzere bu nihai kaderi yaşayacak. Ancak bu süreç 5 milyar yıl daha gelişmeye başlamayacak. Dediğim gibi, biraz zamanımız var.

 

 

KAYNAKÇA & İLERİ OKUMA

ÇEVİRİ | DISCOVERY
BAŞLIK GÖRSELİ | NATIONAL GEOGRAPHIC
Güneş Görseli | NASA

Güneşimiz Böyle Ölecek Read More »

Gizemli Dokuzuncu Gezegen

[NASA makalesinden çevrilmiş ve düzenlenmiştir]
Tarih: 24.02.2021
Yazar: Fuat Bayrakçı
Ortalama Okuma Süresi: 4 dakika

Dokuzuncu Gezegen, ingilizce adı ile “Planet Nine” güneş etrafında dönen, bilim insanları tarafından farazi olarak varlığı tahmin edilen Neptünötesi bir gezegendir.

Peki bu gezegeni gizemli yapan şey nedir?

2016 yılında yapılan araştırmalar sonucunda bazı Neptünötesi cisimlerin garip davranışları tespit edildi. Bu davranışlar Neptünötesi cisimlerin garip yörünge değişikleri ile alakalıydı. Kuiper Kuşağı’nı inceleyen gökbilimciler, bazı cüce gezegenlerin ve diğer küçük, buzlu nesnelerin birlikte kümelenen yörüngeleri takip etme eğiliminde olduklarını fark ettiler. Başlarda bunun Plüton ya da Eris (Neptünötesi Cüce Gezegen) tarafından kaynaklandığı düşünülse de bu tür sapmalar için Plüton ya da Eris fazlasıyla küçüktü. Caltech ekibi, bu yörüngeleri analiz ederek, daha önce keşfedilmemiş büyük bir gezegenin Plüton’un çok ötesinde saklanıyor olabileceği ihtimalini tahmin ettiler. Yapılan hesaplamalar çok daha uzakta Dünya’dan yaklaşık 10 kat daha büyük bir gezegene işaret ediyordu.

Bu potansiyel gezegenin yerçekiminin, Kuiper nesnelerinin olağandışı yörüngelerini açıklayabileceğini tahmin ettiler.  Fakat bu gezegen Güneş’e, bilinen sekiz gezegenden en uzakta olanı Neptün’den bile 2 kat daha uzakta olduğu için mevcut teknolojilerimiz ile görüntülemek neredeyse imkansızdı.

Dokuzuncu Gezegen Güneş’in etrafında çok eliptik bir yörünge izler. Gezegenin bu yörüngesinde bir tam tur dönmesi 10,000 ila 20,000 yıl arasında sürer. Tahminlere göre, Dokuzuncu Gezegen bir buz devidir(ice giant) ve bu konuda Uranüs ve Neptün’e benzer. Çoğunlukla ağır gazlardan ve buzlardan oluşan bir gezegendir.

Araştırmayı yapan bilim insanlarından Konstantin Batygin ve Michael E. Brown Dokuzuncu Gezegen için “Jehoshaphat” ve “George” adlarını kullanıyorlar. Ayrıca Batygin ve Brown, tahmin ettikleri nesneye “Gezegen Dokuz” adını verdiler, ancak bir nesnenin gerçek adlandırma hakları, onu gerçekten keşfeden kişiye aittir.

Sırada ne var?

Batygin ve Brown dahil gökbilimciler, tahmini yörüngesinde nesneyi aramak için dünyanın en güçlü teleskoplarını kullanmaya başladılar. Güneş’ten uzaktaki herhangi bir nesne çok sönük ve tespit edilmesi zor olacaktır, ancak gökbilimciler onu mevcut teleskopları kullanarak görmenin mümkün olması gerektiğini hesaplıyorlar.

Brown, “Onu bulmayı çok isterim” diyor. “Ama bir başkası bulursa ben de çok mutlu olurum. Bu yüzden bu makaleyi yayınlıyoruz. Diğer insanların ilham alacağını ve aramaya başlayacağını umuyoruz.”

Green, “Ne zaman böyle ilginç bir fikrimiz olursa, Carl Sagan’ın eleştirel düşünme kurallarını uygularız; bu kurallara gerçeklerin bağımsız olarak doğrulanması, alternatif açıklamalar aranması ve bilimsel tartışmanın teşvik edilmesi dahildir,” dedi. “Gezegen 9 oradaysa, onu birlikte bulacağız. Ya da şimdiye kadar aldığımız veriler için alternatif bir açıklama belirleyeceğiz.

“Şimdi gidip keşfe çıkalım.”

 

KAYNAKÇA & İLERİ OKUMA

varsayımsal gezegen x | nasa

Dokuzuncu Gezegen | WIKIPEDIA

Başlık Görseli | Nasa

Gizemli Dokuzuncu Gezegen Read More »

Yıldızlar Nasıl Ölür: Bir Hipernova’nın Kaderi

[Discovery makalesinden çevirilmiş ve düzenlenmiştir]
Tarih: 22.02.2021
Yazar: Fuat Bayrakçı
Ortalama Okuma Süresi: 4 dakika

       Tüm yıldızlar ölür. Bazı yıldızlar bir patlama ile, bazı yıldızlar ise büyük bir patlama (süpernova) ile ölür. Ve bazı yıldızlar o kadar muhteşem, o kadar ender bir şey yapabilirler ki, bunun için henüz bir adlandırmamız bile yok.

Latincede “yeni” anlamına gelen “nova”, bir nedenden ötürü aniden parıldayan bir yıldızdır. Bir “süpernova” bir nova gibidir ancak süperdir, yüz milyarlarca normal yıldızı gölgede bırakabilecek kadar parlaktır. Süpernova, bir yıldızın merkezinde veya çekirdeğinde gerçekleşen bir değişim sonucu meydana gelir.

        Ancak 1990’lardan başlayarak, gökbilimciler normalden çok daha süper olan süpernovayı görmeye başladılar. Tipik bir süpernovadan 10 ila 100 kat daha parlaklıktan bahsediyoruz. Gökbilimciler onlara bir ad verdiler, hipernova, çünkü bu 90’ların modasına uygun bir şekilde harika geliyordu.

        Ayrıca tipik astronomik tarzda, gerçekte ne olduklarına dair bir ipucu bile almadan önce bir isim aldılar. Bugün ortalamadan daha parlak bir süpernovaya birçok şeyden biri denilebilir. Hipernovalar olarak adlandırılabilirler, ancak bazı gökbilimciler süper parlak süpernova terimini tercih ederler. Ancak adı hala tartışılırken, bu ekstra parlak yıldızların bir potansiyel nedenini anlıyoruz. Tahmin edebileceğiniz gibi çok fazla kütle içeriyorlar.
Gerçekten dev bir yıldızı alırsanız, güneşimizden 50 kat daha büyük bir şey söylerseniz, çekirdeğindeki nükleer reaksiyonlar kesinlikle çılgınca bir hıza ulaşabilir. Öyle ki, sıcaklıklar ve yoğunluklar o kadar yüksek olduğunda, parçacıklar rastgele radyasyon parçaları olmaya karar verebilirler (yeterli enerjiniz olduğu sürece fizik kurallarına göre tamamen izin verilebilir). Şimdi genellikle bu radyasyon tekrar parçacıklara dönüşür ve yıldız işini yapar. Ancak dev yıldızlarda bu, çok hızlı bir şekilde çok fazla radyasyon yaratıldığı için kararsız hale gelebilir.

        Ortaya çıkan şey kaotik, çalkantılı, enerjik bir karmaşa. Yıldız çöker ve tipik bir süpernovadan daha büyük bir patlama olan bir enerji ve radyasyon seli salar.
Başlık görselinde görmüş olduğunuz Yengeç Bulutsusu, MS 1054’te Dünya’ya bağlı tarihçiler tarafından kaydedilen bir süpernovanın sonucudur. Yalnızca son derece karmaşık olmakla kalmayıp, aynı zamanda orijinal süpernovada atılandan daha az kütleye ve serbest bir patlamadan beklenenden daha yüksek hıza sahip gibi görünen gizemli ipliklerle doludur. Yengeç Bulutsusu, yaklaşık 10 ışıkyılı genişliğindedir. Bulutsunun tam merkezinde bir pulsar yatıyor: Güneş ile nerdeyse aynı kütleye sahip, ancak yalnızca küçük bir kasaba büyüklüğünde bir nötron yıldızı. Yengeç Atarcası, saniyede yaklaşık 30 kez döner.

 

KAYNAKÇA & İLERİ OKUMA

ÇEVİRİ | DISCOVERY

BAŞLIK GÖRSELİ | NASA

Yıldızlar Nasıl Ölür: Bir Hipernova’nın Kaderi Read More »

Airbus, Mars’tan Örnek Getirecek

[New Atlas yazısından çevrilmiş ve düzenlenmiştir]
Tarih: 20.02.2021
Yazar: Fuat Bayrakçı
Ortalama Okuma Süresi: 6 dakika

        ESA(Avrupa Uzay Ajansı), Airbus’a, NASA’nın Perseverance gezgini tarafından Kızıl Gezegenden toplanan ilk örnekleri Dünya’ya döndürecek olan Yeryüzü Dönüşü Orbiterini tasarlamak ve inşa etmek için 491 milyon € (522 milyon ABD Doları) tutarında bir sözleşme verdi.

        Galileo zamanından beri teleskoplar Mars’ı gözlemliyor ve uzay araçları 1970’lerden beri Mars’a başarılı bir şekilde iniyor, ancak bir avuç eski göktaşı dışında Kızıl Gezegen’den çalışma için Dünya’ya hiçbir şey getirilmedi.

        Bu bir sorundur, çünkü giderek daha karmaşık hale gelmesine rağmen, robot iniş ve gezicilerinin yapabileceklerinin sınırları vardır. Mars kaya ve toprağının kirlenmemiş örnekleri Dünya’ya iade edilebilirse, bilim adamları, Mars’ta yaşamın var olup olmadığı gibi soruları yanıtlamak için çok daha çeşitli testleri çok daha hızlı bir şekilde gerçekleştirebilirler. Ayrıca, yeni araştırma yöntemlerinin geliştirilmesi beklentisiyle numunelerin bir kısmı da tutulabilir.

        Bu, beş yıllık görevinin başlangıcında 2026’da bir Ariane 6 roketinin tepesinden kalktığında Dünya Dönüşü Yörüngesi’nin nihai bileşeni olacağı ortak ESA / NASA Mars Numune Dönüş projesinin arkasındaki temel mantıktır.

        Mars Sample Return projesinin ilk kısmı, Şubat 2021’de Mars’a inmesi planlanan NASA’nın Perseverance gezgini. Gezici, Mars’taki geçmiş veya şimdiki yaşamın var olabileceği alanları arayarak ve sondaj donanımlı araçlarını kullanacak. örnekleri toplamak için robotik kol. Bu numuneler zeminde bir veya daha fazla önbellekte bırakılacak tüplerde mühürlenecektir.

 

        İkinci aşama için, Surface Retrieval Lander 2026’da fırlatılacak. Bu araç, robotik Numune Aktarma Kolu, Numune Alma Aracı ve Mars Yükselme Aracı ile donatılmış bir yüzey platformundan oluşuyor.

        Numune önbelleklerinin yanına dokunduktan sonra, Numune Alma Gezgini konuşlandırılacak, önbelleklere gidecek ve tüpleri toplayacaktır. Ardından, robot kolun tüpleri alacağı ve Mars Yükseliş Aracındaki Yörünge Örneği kapsülüne yerleştireceği yere geri dönecek. Mars Yükseliş Aracı, yörüngede Yörüngedeki Örnek kapsülünü havaya kaldıracak ve bırakacaktır.

 

        Burası Dünya Dönüş Orbiteri’nin devreye girdiği yerdir. Hibrit RIT-2X iyon motorları / kimyasal tahrik sistemi sayesinde 2027’de Mars yörüngesine ulaştığında, altı tonluk uzay aracı Surface Retrieval Lander ve Perseverance için bir iletişim rölesi görevi görecek. Yörünge Örneği kapsülü fırlatıldığında, Dünya Geri Dönüş Yörüngesi, kapsülle buluşmak için otonom sistemlerini kullanacak. Yörüngeli Örnek daha sonra Dünya Giriş Yörüngesine aktarılacak ve burada Dünya Giriş Aracına yerleştirilmeden önce ikincil bir muhafaza sisteminde biyolojik olarak mühürlenecek.        Dünya Dönüş Yörüngesi daha sonra Mars yörüngesinden ayrılacak ve bir yıl sürecek Dünya yolculuğuna başlayacak. Son olarak, Dünya Giriş Aracı serbest bırakılacak ve Dünya’nın atmosferine yeniden girecek ve Dünya Geri Dönüş Yörüngesi Güneş etrafında yörüngeye girecek. Ürün Utah çölüne indiğinde, numuneler toplanacak ve çalışma için serbest bırakılmadan önce numune alma ve kürleme tesisinde karantinaya alınacaktır.

 

        Airbus Uzay Sistemleri Başkanı Jean-Marc Nasr, “Bu görevin başarılı olmasını sağlamak için Rosetta, Mars Express, Venus Express, Gaia, ATV, BepiColombo ve JUICE ile kazandığımız tüm deneyimlerimizi bir araya getiriyoruz” diyor. “Mars’tan Dünya’ya örnekleri geri getirmek olağanüstü bir başarı olacak, gezegenler arası bilimi yeni bir seviyeye taşıyacak ve Airbus, bu ortak uluslararası görevin bir parçası olarak bu zorluğu üstlenmekten heyecan duyacak.

 

 

KAYNAKÇA & İLERİ OKUMA

Çeviri | New atlas

Başlık Görseli | AırBus

Airbus, Mars’tan Örnek Getirecek Read More »

Her Şeyi Yiyen Gargantua-2

[Özgün Yazıdır]
Tarih: 13.02.2021
Yazar: Emre Sezer
Ortalama Okuma Süresi: 7 dakika

        Gargantua’nın ne kadar gerçekçi bir kara delik olduğunu analiz edebilmek için önce gerçek kara deliklerin özelliklerini yazının ilk bölümünde anlatmıştım. Şimdi Gargantua’yı bu özelliklerle karşılaştıracağız.

Gargantua İle Galaksiler Arası Yolculuk

        Interstellar evreninde Gargantua’nın Satürn yanında olduğunu ve başka bir galaksiye çıktığını biliyoruz. Bu özelliğinden dolayı Gargantua için “solucan deliği” deniyor. Solucan deliği, kara deliğe giren cisimlerin evrenin başka yerlerinden çıkmasına olanak sağlayan yolu kısaltan geçitlerdir. Günümüzde kara delikler üzerinde yapılan çalışmalar ile biliyoruz ki kara delikler yüksek çekim gücüne sahip astro fizik kütleleridir ve hacimleri küçük olduğu için çektikleri her maddeyi içlerinde parçalayarak istiflerler. Bu yüzden Gargantua’nın bu özelliği bilimsel olarak mümkün değildir! Eğer mümkün olsaydı bu yolculuk için zarar görmeyecek ileri teknolojiler geliştirmemiz gerekecektir. Interstaller evrenindeki Gargantua içerisinde seyahat eden Endurance uzay aracı da bu teknolojiye sahip kabul edilmiştir.

Gargantua’nın Anatomisi

Gargantua-1

        Gargantua 100 milyon Güneş kütlesinde ve olay ufku da buna bağlı olarak yaklaşık 1 milyon kilometre civarında. Ortalama Dünya’nın Güneş etrafındaki yörüngesine eşit oluyor. Kara deliklerin yarıçapı, olay ufkunun çevre uzunluğunun 2 pi kadarıdır. Bu hesaba göre Gargantua gibi fiziksel özelliklere sahip kara delik mümkün olabilir!                                                                        

Gargantua-2

        Gargantua’nın zamanı Interstellar’da olduğu gibi aynı oranda yavaşlatması için çok hızlı dönmesi gerekir. Bu hızı Tars’ın ,Interstaller evrenindeki robot, 1 saatte tamamlamasını referans alıp üstteki bilgilerle hesaplarsak ışık hızına çok yakın dönmesi gerektiği sonucuna ulaşıyoruz. Bu Gargantua için maksimum dönüş hızı. Einstein’in hız sınırını geçmediğinden bir kara delik için bu dönüş hızı mümkündür! Thorne da bu olayı “mümkün ancak muhtemel değil.” olarak özetliyor.

Gargantua’nın Görünüşü

Gargantua tasarlandığında daha önce bir kara delik fotoğrafı çekilmemişti ama kara deliklerden veriler alınıyor üzerine çalışmalar yapılıyordu. Bu bilgiler ışığında Thorne yaptığı çalışmalar ile Gargantuayı tasarladı. 2019 yılında EHT teleskobunu ilk kez bir kara delik fotoğrafı çekmeyi başardı. Gargantuaya dışarıdan baktığımızda etrafında gördüğümüz ışık şekli Gargantua’nın olay ufkunun çevresinde dolanan ve Gargantua’nın etkisinden kaçabilen fotonlardır. Benzer görüntüğü EHT teleskobunun fotoğrafında da görebiliyoruz. Gargantua’nın bu görünüşü mümkündür!

Gargantua | Interstellar (solda) & İlk Kara Delik Resmi | EHT Telecope (sağda)

        Zamanda yoluluk, geçmişi değiştirmek, farklı boyutlar gibi sadece kara deliği değil diğer etkenlere de bağlı olan diğer konulara, sadece Gargantua’yı incelediğim için, bu yazıda değinmeyeceğim. Bir kara delik olarak Gargantua için Interstellar bilimesel temeller üzerine kurulmuş da olsa neticede kurgudur ve kurguda hikayenin ilerlemesi için bazı şeyler “öyle” kabul edilir. Bu konu ile alakalı Interstellar’ın bilimsel danışmanı Thorne “Raslantı evrimin ilk yapı taşıdır.” diyor.  Yine de Interstellar bilimsel analizleri çok iyi yapmış ve hikaye boyunca her detayı bu analizlerle planlamış bir kurgudur diyebilirim. 

 

KAYNAKÇA & İLERİ OKUMA

HER ŞEYİ YİYEN GARGANTUA-1 | İLK YAZI

SOLCUAN DELİĞİ | WİKİPEDİA

GARGANTUA HAKKINDA BİLGİLER | THE SCİENCE OF INTERSTELLAR

KARA DELİK GÖRSELİ | EHT COLLABORATION

GARGANTUA GÖRSELLERİ | INTERSTELLAR

Her Şeyi Yiyen Gargantua-2 Read More »

Scroll to Top