[Özgün Yazıdır] Tarih: 21.02.2021 Yazar: Emre Sezer Ortalama Okuma Süresi: 3 dakika
Doğada birçok canlı türünde avcılarına karşı kendini korumak için zamanla özel yetenekler evrimleşmiştir. Aynı şekilde birçok canlı türünde de avlanmak için özel yetenekler evrimleşmiştir. Bu özelliklerden bir tanesi de zehir özelliğidir. Dilimizde sadece “zehir” kelimesi ile ifade edilse de aslında özelliklerine göre farklı şekillerde tanımlanmıştır ve farklı isimlendirilmişlerdir.
Zehrin tanımına baktığımızda TDK tarafından “Organizmaya girdiğinde kimyasal etkisiyle fizyolojik görevleri bozan ve miktarına göre canlıyı öldürebilen madde.” olarak tanımlanmıştır. Zehrin canlı organizmada var olduğu hali için de “toksin” kelimesi kullanılıyor. Bunun dışında konuyla alakalı TDK onaylı başka bir kelime yok. Peki bu kelimeler zehri tanımlayabilmek için yeterli mi? Hayvanlardaki zehri göz önünde bulundurduğumuzda iki farklı durumla karşılaşıyoruz.
İlk Durum “Venomous”
“Venomous”, Canlının ısırma veya sokma benzeri hareketi ile hedef canlının derisi delinerek belli bir açıklıktan kanının içerisine fışkırtılarak gerçekleştirilen durumda toksin özellik gösteren maddeyi ifade eden tanımlamadır. “Venomous” hayvanlara en yaygın olarak bilinen Wagner engereği, Sarı akrep örnek olarak gösterilebilir. Bu özellik genelde avcı olan hayvanlarda avlanmak için evrimleşmiştir. Bu hayvanların zehirleri insanlar için ölümcül olabilir.
İkinci Durum “Poisonous”
“Poisonous”, canlının derisinde salgılanan zehirdir. Bu hayvanlara karşı yapılan dokunma, ısırma gibi eylemler sonucunda zehrin bu eylemi gerçekleştiren canlının vücuduyla temas etmesi halinde vücudu tarafından emilerek, vücudunda toksin özellik gösteren maddeyi ifade eden tanımlamadır. “Poisonous” hayvanlara zehirli ok kurbağası örnek olarak gösterilebilir. Bu özellik canlının kendini avcılardan koruması için evrimleşmiştir. Bu hayvanların zehirleri insanlar için ölümcül olabilir.
Bu iki farklı durum toksin maddeyi ifade etse de birbirlerinden farkları vardır ve bu farklar göz önünde bulundurularak doğru tanımlama yapılması için başka dillerde farklı kelimeler ile ifade edilmektedir. Karşılaştığınız hayvan “venomous” veya “poisonous” olması farketmeksizin temastan kaçınılmalı ve güvenli bir şekilde o bölgeden uzaklaşılmalıdır. Sizce “venomous” ve “poisonous” kelimeleri için hangi Türkçe kelime kullanılmalıdır?
[Özgün Yazıdır] Tarih: 21.01.2021 Yazar: Süleyman Mansuroğlu Editör: Emre Sezer Ortalama Okuma Süresi: 10 dakika
İnsan anatomisi neredeyse çoğu işi yapabilmemize olanak sağlıyor, peki mükemmel mi? Evrimleşen vücudumuz zaman geçtikçe bizi atalarımızdan farklı bir tür haline getirdi ve ortak atamızdan evrimleşen diğer akrabalarımızın yapabildiği bazı özellikleri yitirdik ya da hiç kazanamadık.
Yaşlandıkça yüksek frekansı işitemeyiz, yemek yerken soluk borumuza yiyeceğimiz kaçarsa ölebiliriz, kalp atardamarlarımız az sayıda ve dar olduğundan biri tıkanırsa ölme riskimiz çok yüksek gibi örnekler verilebilir. Anatomi uzmanı Alice Roberts bu tür sorunları araştırıp hayatımızı kolaylaştıracak bazı özellikleri diğer hayvanlardan kopyalayarak mükemmel insan bedeninin neye benzeyebileceğini ortaya koydu.
İnsan vücudunda bulup değiştirdiği bazı kusurlar:
Göz Retinası: Işık göz bebeğinden(iris) göze girer ve retinaya çarpar. Retinada bulunan ışık reseptörleri ışığı algılar ve optik sinire nakleder. Optik sinirler retinada son bulduğu için algıladığımız görüntüde bir kör nokta oluşur. Bu alanda fotoreseptör bulunmadığından bu alanda görüntü algılaması yapılamamaktadır.Beyin göremediği bu kör noktayı, gördüğümüz bir cismin etrafındaki bölgeye bakarak, sanal bir görüntü ile tamamlar. Ahtapotların gözleri kör nokta oluşturmadığı için daha gerçekçi görüntü görürler. Alice Roberts bu kusuru çözmek için ahtapotlardaki gözü kullandı.
Kulaklar: İç kulaktaki minik tüyler yani işitme kılları yenilenmediğinden dolayı yaşlandıkça yüksek frekanslı sesleri işitme yetisini kaybederiz. Bunun üstesinden gelmek için ya saç hücreleri gibi yenilemek ya da kulağa gelen sesi arttırmak gerekiyor. Alice Roberts bu kusuru çözmek için Çok geniş bir frekans aralığını duyabildiği, hareket ve dönme kabiliyeti bulunan büyük bir çift kedi kulağı kullanmayı tercih ediyor.
Soluk borusu: Soluk borusu ve yemek borusu yutakta birleşiyor. Bu da yediğimiz şeyin nefes alırken soluk borusuna kaçabiliyor ve boğulma tehlikesine sebep oluyor. Bunu önlemek için soluk borusu ve yemek borusunu ayırıyor.
Solunum: Akciğerlerimizdeki hava akışı çift yönlüdür. Havanın girdiği ve çıktığı yer aynıdır. Kuşlarda ise hava karın ve göğüs bölgesindeki hava keselerine doğru nefes alır ve başka bir yoldan geri verirler. Bu sayede karbondioksiti atmak daha kolay hale gelir ve oksijen emilimi artar. Araştırmacı Alice Roberts kuşlarda olan bu özelliği tasarladığı insana aktarmayı tercih etti.
Kalp: Kalp krizinin en büyük sebeplerinden biri damar tıkanıklığı. Her insanın kalp kasına oksijenli kan taşıyan bir çift koroner atardamara(arter) sahiptir. Bu iki damar arasındaki bağlantı yok denecek kadar küçük. Bir koroner atardamar tıkanırsa, kalp kaslarının bir bölgesi ölümcül bir şekilde hasar alır. Köpeklerde kalp anatomisi daha farklıdır. Köpeklerde arterler arasında bolca bağlantıya sahiptir, böylece kalbe giden damarların birinde bir tıkanıklık olursa diğer damar devreye girebilir. Alice Roberts bu kusuru çözmek için köpeklerdeki damar ağına benzer bir yapı kullandı.
Omurga: Uzun, esnek bel omurlarımız birçok yönden harikadır ancak dezavantajları da vardır. Bel omurları büyük bir yük taşırlar ve yaşlandıkça, omurlar arasındaki diskleri merkezde tutan bağlar kurur. Disk dışarı çıkabilir ve fıtığa dönüşmüş disk sinirlere baskı yaparak sırt ağrısına sebep olur. Şempanzelerde omurga daha düz ve daha kısa. Ayrıca onlarda leğen kemiği daha kavrayıcı olduğu için omurga daha sabit kalıyor. Araştırmacı “Burada belimi feda ediyorum ancak biyomekanik avantajların buna değer olduğunu düşünüyorum” diyerek yaptığı yeni insan modelinde şempanze omurunu kullandı.
Doğum: Büyük başlı bebekler yani biz bazı kadınlar için doğumu zorlaştırabilir.Ya keseli hayvanlardan, yavruları erken doğuran ve sonra anneden bağımsız olmaya hazır olana kadar onları bir kese içinde tutan hayvanlardan, evrimleşseydik? Kangurularda yaklaşık fasulye büyüklüğünde bir bebek doğuyor -7 haftalık bir insan embriyosu büyüklüğünde- ve kokuyu takip ederek kesenin içine giriyor. Kesenin içerisinde ise memeye asılıp aylarca buradan besleniyor. Bu özellik insanda olsaydı insanın memeleri kesenin içinde olması gerekir ve bu da çok farklı görünecektir.
Bacaklar: “Primat bacaklarımızla yürüyebilir, koşabilir ve tırmanabiliriz. İnsan dizi karmaşıktır ve çeşitli şekillerde başarısızlığa eğilimlidir. Bacaklarda oldukça fazla kas kütlesi vardır ve bu da onlar hareket ettirmeyi zorlaştırır” diyen Alice Roberts, yine iki ayaklı ancak koşmada çok iyi olan ve kasları vücudun merkezine daha yakın deve kuşlarından örnek almış. Devekuşlarında ayrıca büyük tendonlar sayesinde de şok emilimi sağlayan bir yapı da vardır. Bu özellikle de insan tırmanma yetisini kaybediyor.
Cilt: Soluk cilt güneş yanığına eğilimlidir. Bu da kanser riskini arttırır. “Koyu bir ten tercih edebilirim fakat soluk bir ten de düşük ışıkta daha verimli D vitamini üretimine izin verebilir. İstenildiğinde soluk ve koyu arasında anında renk değiştiren cildi bazı kafadanbacaklılar yapabiliyor. Onlardan bu numarayı ödünç alıyorum” diyerek ekliyor.
Bu çalışma sonucunda ekleyebiliriz ki; canlıların, ortak atalardan da gelse, üreme, beslenme, korunma gibi ihtiyaçlarının farklı çevre koşullardında üzerlerinde farklı özellikleri geliştiriyor. Bu özellikler canlıları çevre koşullarına daha uyumlu hale getirdiğini ve nesiller boyunca gelişip yavru bireylere aktarılarak, farklı canlı türlerini meydana getirdiğini görüyoruz. Avantaj yaratan bu özellikler aynı türün başka özelliklerini geliştirmemiş gibi gözükse de bu, canlı türde bir özelliğin, diğer özelliklerden daha fazla ihtiyacı olduğunun göstergesidir. Bu çalışma sonucunda oluşturulan “avatar” gibi bir insan modeli daha gelişmiş gibi gözükse de çalışmanın sonucunda araştırmacı insan vücudu üzerinde birçok değişiklik yaparken insandaki başka özelliklerden vazgeçmek zorunda kaldı. Evrimsel sürecin bizi bir sonraki hangi türe evrilteceğini bilmesek de bu değişim bütün canlı türleri için kaçınılmazdır.
Siz yeni bir insan vücudu tasarlasaydınız vücudunda neyi değiştirirdiniz?